13 Ocak 2012 Cuma

KUŞADASI ; BİR EFSANENİN ÇÖKÜŞÜ


Kuşadası; Bir efsanenin çöküşü

1980'li yılların ikinci yarısı itibariyle, İstanbul'dan sonra Ülkeye en fazla turist ve döviz girdisinin sağlandığı bölge olan Kuşadası, bugün içinde bulunduğu trajik durum nedeniyle, kendi kendini sorgulama aşamasında.
Neredeyse, İstanbul boğazına hâkim yerleşim ve yeşil alanlara eşdeğer rant kavgalarının yaşandığı bu yöre, zorlu ve çetin geçmiş savaştan çıkmış, yorgun ve yaralarını sarmakla meşgul.

Türkiye'de turizmin yükselen yıldız olduğu 1980'li yıllarda Kuşadası, istikbal vaat eden bir turistik ilçe olarak her geçen gün artan bir talep ile karşı karşıya kalmıştı. Zaten bu yıllarda Akdeniz yöresinin turizm manasında A'sı dahi bilinmiyor iken, Ege Bölgesi Kuzey'den güneye doğru bir turist işgali altına girmeye aday yöre olarak, artan talepleri karşılamakla meşgul idi. Sadece Kuşadası değil, Ayvalık, Edremit, Akçay, Ören ve Çeşme kısıtlı sayıdaki yatak kapasiteleri ile taleplere cevap vermeye çalışıyordu. Bu yörelerde bulunan devlete ait Turban tesisleri başta olmak üzere, özel sektöre ait bazı 3 ve 4 yıldızlı tesisler, tatil köyleri konaklama hizmeti vermeye çalışıyordu. Talep zamanla daha da artış göstermeye başlayınca, çözüm olarak yeni tesislerin inşaatına başlandı. Böylelikle, öncelikle Kuşadası başta olmak üzere, Çeşme, Didim ve sonrasında Bodrum'da peş peşe orta ve büyük ölçekli tesisler meydana geldi.

Kuşadası artan turist ( sejour ve gemi yolcusu ) taleplerini karşılamada kendince bazı formüller geliştirmiş, her yatırımcı kendi bütçe ve ekonomik durumuna göre Otel inşaatına başlamıştı. O yıllarda baş gösteren bu yatırım furyası yakın zamana kadar devam etti, kısa süreli kesintilerle birlikte halen sürmekte. Turistin talebini karşılamak için ilave yatak yaratma düşüncesi, düz mantığa göre yapıldı. Bugün Kuşadası'nın neresinden bakarsanız bakın, düz mantığın yarattığı çevre erozyonu çirkin yüzünü göstermektedir. Karadan veya Denizden, hiç fark etmiyor. Çevre görüntüsü bugünün aynasını yansıtıyor seyredenler herkese. Nereden bakarsanız bakın yüzün her tarafı çirkin. Çarpık yapılaşma ve betonlaşma artık neredeyse kent olmuş bu turistik yörenin vizyonunu tamamen bozmuş durumdadır.

Bugün Kuşadası'nda turistik anlamda bir tatil anlayışından bahsetmek tamamen hayalciliktir. Başlıkta yazılı olduğu gibi İstanbul boğazı ile rekabet edebilecek nitelikteki çok yüksek rant kavgaları farklı dönemlerde ilçede iki kez Belediye Başkanlığı yapan Lütfi Suyolcu'nun hayatına dahi mal olmuştu. Kuşadası'nda rant, güç gösterisi ve maddi ve çıkar ilişkileri nedeniyle meydana gelen yasa dışı faaliyet ve olağandışı olaylar, bir dönem Mecliste soru önergesi verilmesine dahi sebebiyet vermişti.

Kuşadası'nın sağladığı yüksek orandaki katma değer ve iş potansiyeli, tüm dikkatleri bölge üzerine çevrilmesine sebebiyet vermiştir. Özellikle 90'lı yılların ortalarında baş gösteren Casino ( kumarhane ) furyası bu rant kavgalarını körüklemiştir. Diğer tüm dönemlerde olduğu gibi özellikle bu dönemde, hiç kimsenin turizmden bahsetmemesi gerekir. Ancak turizm adı altında her şey yer değiştirdi, kışlıklar yazın, yazlıklar kışın giyilmeye başlandı. 1 inci Özal Hükümeti başta olmak üzere, sırası ile iktidarda bulunan siyasi koalisyon partileri, Türkiye'nin Batı'ya açılan penceresi olan Kuşadası'nın Turizm politikalarını etkileyen icraatları ile sınıfta kaldılar. Buna yerel yönetimlerin aciz ve beceriksizliği eklenince, karşımıza işte bugünün görüntüleri çıktı. Kuşadası'nda turizmden bahsetmek, turizme gönül vermiş kişiler ile konuşmak, çözüm üreterek icraat yapmak tümüyle hayal. Bu vasıflara uyan çok az insan da zaten bugün bölgeyi terk etmiş durumdadır. Kalanlar ise, yazımızın başlığında belirttiğimiz gibi yaralarını sarmakla meşgul durumdalar.

Peki, tüm bu kavga ve yanlış kararlar neticesinde bugün bozuk bir görüntü ile karşımızda duran Kuşadası'nın bugünlere gelişinin sebepleri, düzeltilmesi konusundaki düşünceler ve cevabını bulmaya yardımcı olacak bazı madde başlıklarını isterseniz gelin hep beraber okuyalım.

PAMUCAK SAHİLİ
Kuşadası bölgesi ne yazık ki uçsuz bucaksız sahil şeridi ile ünlü Antalya gibi bir coğrafi yapıya sahip değildir. Dolayısı ile Kuşadası sadece Kuzey ve Güneyinde bulunan iki sahil şeridi ( pamucak sahili ve Karaova bölgesine ait sahil ) ve Türkiye'nin önemli Milli Parklarından Olan Dilek yarım adasındaki parka ( Kalamaki ) ait sahil şeridinden ibarettir.
Pamucak sahil şeridi ve arazisi zaman zaman bataklık derecesine bürünüp ( deniz ve nehir'in birleşme noktasında, kıraç ve tuzlu su nedeniyle kurak toprak ) sağlıklı olarak kullanılamaz olması büyük bir dezavantajdır. Bunca yıl geçmesine rağmen halen bölgenin ele alınmamış olması ise son derece üzücüdür. Pamucak sahilinin sadece bir bölümünün turizm imarına çok geç açılmış olması, bu bölgenin bugün sağlıklı bir turizm merkezi olmasını engellemiştir.
Efes antik yerleşim merkezinden sahile kadar olan güzergâh antik çağda bir kanal ile bağlı olmasına rağmen bugüne kadar bu kanal projesini hayata geçirme konusunda hiçbir yönetim radikal bir adım atmadı. Selçuk - Efes güzergâhı üzerinde Efes ören yeri tarafında bulunan ufak hava alanının amacına uygun hizmet vermesi halen beklenmekte. Havaalanı olarak tabir edilecek bu alanın tam karşısında ( yolun sağ tarafı ) bulunan boş alan ise tam bir felaket görüntüsü sergilemekte. Boş, bereketsiz, sadece yabani ot biten, zaman zaman sazlık bir alan, boş ve göze hoş gelmeyen bir manzara. Bu görüntü sahile kadar uzanmakta.
Efesliler bundan yaklaşık 2000 yıl önce sanırım bizden çok daha akıllı bir toplumdu. Onlar, ticari faaliyetleri doğrultusunda ihtiyaç duydukları liman özlemlerini kendilerini denize bir kanal vasıtası ile bağlanarak giderdiler. Efes limanının deniz ile olan bağlantısını günümüz teknolojisi ile birleştirerek daha kolay meydana getirme şansı vardır. Efes ören yerinin yine aslına uygun olarak düzenlenmesi sanırım çok ses getirecektir.

Pamucak sahilinin tüm bölümünün yıllar önce turizm imarına açılması gerekirdi. Sadece buranın değil, bundan sonra devam eden ve menderes üzerinden Gümüldür'e kadar devam eden sahil güzergâhında bulunan birçok doğal koyların turizm imarına açılması, planlı bir yapı ruhsatı ile ( çok katlı olmayan ) turistik tesis için ruhsat verilmesi, bu yörenin yıllar önce kalkınmasını sağlayacaktı.

KARAOVA
Kuşadası'nın güney bölümünde bulunan Karaova yöresindeki inşaat ve betonlaşma faaliyetlerinin mazisi daha eskilere dayanmaktadır. 1980'li yıllarda dahi Aydın'lıların sayfiyesi olarak adlandırılan bu bölgede mevcut birçok kooperatifler yazlık ev yapımlarını gerçekleştirmişlerdir. Bağ ve bahçe aralarından dolarak geçilen dar ve virajlı yolların sonunda ulaşılan bu sayfiye evleri yılın sadece 1–2 ayı doldu olmakla birlikte kalan 10 ayında tamamen hayalet köyüne dönüşür. Şu anki durum itibariyle kenarında, köşesinde kalmış son yeşil alana ev yapılarak tamamen katledilmiş olan bu bölge, ne yazık ki kaderine terk edilmiş bir durumda beklemektedir. Sayıları onları geçen farklı isim altındaki kooperatif evlerinin birbirleriyle mimari açıdan hiçbir uyum ve ahenk bulunmaz. Kimileri boya, badana yapılarak yenilenir, bazıları terkedilmişliğin hüznünü yaşar.
Bizi asıl ilgilendiren bu yöredeki sahil şerididir. Pamuk sahiline inat, heybetli görüntüsü ile yörenin batıya bakan yüzü gibi öylece durur. Yaklaşık 4 km.lik bir uzunluğa sahip bu sahil şeridi bugün yazlık evlerin ve bazı orta ölçekli otellerin kullanımına hizmet vermektedir.
Turizmci gözüyle bakıldığında, bu alanda çok fazla yer kaybı mevcuttur. Öyle ki, sahilde bir düzenleme çalışması olmadığından dolayı, yer yer kesintiler oluşmuştur.

KUŞADASI MERKEZ YERLEŞİM YERİ

1 - Kuşadası'nın çekirdek yerleşim yerini oluşturan ve Kervansaray'dan itibaren Kale kapısına doğru giden güzergâh ile Kervansaray'dan Yat limanı ve Kısmet Otel'e doğru giden güzergâhın artık eski haliyle hiçbir benzerliği kalmamıştır.
2 - Bahsedilen bu güzergâhın yapısına hiç dokunmadan muhafaza etmek, özellikle sahil şeridini oluşturan güzergâhın koruma altına alınması ve yeni inşaat alanına açılması son derece yanlış bir karardır.
3 - Kale kapısına doğru giden güzergâhın ve sonrasında eski otogar ve Pazar yerini oluşturan bölüm üzerinde bulunan eski yapıları muhafaza ederek ve alt yapıyı sağlıklı hale getirerek buraları koruma altına alınma düşüncesi oluşmamıştır.
4 - Kale kapısından Barlar sokağına doğru giden güzergâhta bulunan eski evlerin muhafaza edilmesi ve buraların sadece Bar mantığı olmadan turizmin hizmetine kazandırılması daha uygun olabilirdi.
5 - Kale kapısının arka tarafını oluşturan ve günümüzde ikinci bir Barlar Sokağı olarak hizmet veren eski yerleşim alanının dağınık, savruk, yerli ve yabancı turiste güven vermeyen görüntüsünün çoktan değiştirilmesi gerekirdi.
6 - Güvercin adasından Kadınlar denizi güzergâhına doğru giden yol üzerinde çarpık yapılaşmanın sebebiyet verdiği görüntülerin düzenleme yapılarak değiştirilmesi gerekirdi.

Bu yazılanların bundan yaklaşık 15 - 20 yıl önce yapılması gerekliliği durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyor aslında. Tekrar etmek gerekirse, Kuşadası bugün turistlerin rahat gezeceği, alt yapısı, sosyal alanları, park ve yeşil alanları yeterli olmayan bir Beton kent halini almıştır. Son düzlüğe inşaat yapılması, son virajın ve eğrinin değerlendirilmesi, sanki kanıksanmış gibi durmaktadır.
Peki, bunca görsel erozyona rağmen, bugün kim, niçin turist bekler Kuşadası'na? Hayalcilik değimlidir, yoksa çok mu iyimser yaklaşıyoruz meselenin özüne?

Sadece Otellerdeki turistlerin dışarıya çıkmasını sağlamak ve çarşıda para, dolayısı ile döviz harcamasını sağlatmak için öncelikle iyi bir altyapı gereklidir. Bu işin şu andaki altyapısı tamamen çökmüş durumdadır. Diğer birçok turistik yörelerde olduğu gibi, turistleri rahat ettirecek, güven ve huzur telkin eden bir ortam yoktur Kuşadası'nda.

Zaten görüntü olarak bunu anlamak mümkündür. Hiçbir denetime bağlı olmadan çalışan esnaf, altyapı bozukluğu, betonarme zihniyet arasına sıkışıp kalmış, nefes alma mücadelesi veren bir canlı gibidir Kuşadası çanağı. Turizm hizmeti veren ancak az potansiyel nedeniyle zor durumda acenteler, ilçede gayri yasal olarak faaliyet gösteren bazı kaçak acenteler, çeşitli sebeplerden dolayı bir gecede dükkânı'nı boşaltıp kaçan biçare esnaf, satışa sunulan mala karşılık fahiş fiyat uygulaması, turistlere sergilenen bazı hoyratça ve hoş olmayan davranışlar ve daha birçok değişik sebepler sonucunda, turistin memnun ayrılması beklenemez.

Otelde kalan turist zaten dışarı çıkmıyorsa bölgeyi tanıma şansı yoktur. Kuşadası'nı şu anki şekli ile tanıtmanın çoğunluğa göre memnun edici bir durumu yoktur. Kuşadası bugün birkaç yabancı Tur Operatörünün egemenliği altında, arzulanan fiyatlarda satılmakta, kanayan yaraya pansuman yapılmak yerine, yaranın daha fazla kanaması için olanca güç ile bastırılmaktadır. Hiçbir medeni anlayışla bağdaşmayan şehircilik ve yerleşim planına uymayan yapılaşma, Lego modeli bir inşaat anlayışı, çok fazla göç, talepten çok arz ve bel altına vurulan rekabet anlayışı, turisti adam yerine koymama, kazıklama ve daha nice üzücü hadiselerle karşı karşıya kalmıştır Kuşadası.

Olaya bardağın dolu tarafından bakmak mümkün değildir, çünkü bardak tamamen boşalmıştır. Bugün Kuşadası'nı ayakta tutan yegâne turizm hareketliliği Yolcu gemileri ve az sayıdaki Otel müşteri potansiyelidir. Kuşadası'nın halen tercih sebebi olması ise, bölgenin Efes ve Meryemana'ya yakın olmasından kaynaklanmaktadır. Bu bilinen, ancak ısrarla reddedilen gerçekler demeti, bir türlü algılanmak istenmez. Kuşadası çekirdek yerleşim merkezinin tamamen yapılaşmadan kurtarılması, yabancıların old city (eski yerleşim merkezi) olarak adlandırdıkları bir kimliğe kavuşturulması gerekir. Bunun yanda sıkıntı, pamucak ve karaova sahil şeridinin zamanında turizm imarına açılmamış olmasından dolayı buralara, turistik tesis ve tatil köy inşaatları mümkün olmamıştır. Kuşadası bugün çekirdek yerleşim merkezinde yoğun inşaat yapımı dolayısı ile sıkışıp kalmış, görsel anlamda tam bir erozyona uğramıştır. Turistin yürüyüş yapabileceği güzergâhlar çok kısıtlıdır. İlçe merkezinde faaliyet gösteren esnaflara belirli kriterler getirilmemiştir. Bundan birkaç yıl önce yaşanan sel felaketi ve beraberinde getirdiği maddi zarar, Kuşadası'nın alt yapısının ne derece ihmal edildiğinin göstergesidir. Bugün gelişmişlik adına ne kadar çok ilave bina yaparsanız yapın, doğayı asgariye indirmek suretiyle yapılaşmak, karşımıza her zaman bir olumsuzluk olarak çıkacaktır. Kuşadası'na gelen turistler, hayatlarında ilk defa seyahat etmiş insanlar olmadığından, burada gördükleri çarpık yapılaşma karşısında mutlu olacakları söylenemez.

Yazımızın başında belirttiğim gibi 80'li yılların iktidarda olan hükümet, Kuşadası'nın turizm geleceği ile oynamış, taşlar yerli yerine koyulacağına üste üste atılmıştır. Bu durum elbette sadece Kuşadası için geçerli olmayıp neredeyse sahili olan tüm turistik ilçeler için geçerlidir.

Dağlara, tepelere inşaat ruhsatı vererek gelişmişlik ve kalkınmış naraları atan yerel yönetimler, yeşili ve doğayı yok ederken acaba kendi yaşadıkları topraklara yanlış yaptıklarını anlamaktan aciz midirler? Yoksa onlar rant kavga ve çıkarlarına ortak olan birkaç kişinin oyunlarına alet olmuş, itiraf etmekte hala direniyorlar mı?

İlçe yönetiminin bir an önce toplanıp ilçenin yeni baştan ele alınması konusunda radikal kararlar alması gerekmektedir. Bu kararların alınması esnasında şehir planlamacılar, akademisyenler ve sektör temsilcilerinin görüş ve önerileri alınması faydalı olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder