7 Ocak 2012 Cumartesi

BİLİNÇSİZ KURUMSALLAŞMA


Kurumsallaşma, aile şirketleri ve KOBİ’lerin ulaşması gereken ve bunun her platformda dile getirildiği bir kavram. Bu kavramı en basit anlamıyla işletmenin hayati unsurlarının sistemleştirilerek şirketinin bütününe yayılması ve bireylere bağlı olmaksızın şirketin hayatını ve işlerliğini sürdürebilmesi olarak tanımlayabiliriz.

Yıllardır piyasada olan işletmelerin bile şirketin bütününe yayılmış bir yönetim altyapısı yokken; yeni kurulmuş, 3-4 yıllık işletmelerden bir yönetim mükemmelliyetçiliği beklemek ve onları, nasıl yapacaklarını bile söylemeden, “kurumsallaşın !” diyerek kırbaçlamak ne kadar doğru bir yaklaşım tartışılır. Bu sebeple aile şirketlerine ve KOBİ’lere yol göstermeden onlara kurumsallaşmayı önermek açıkçası zamanla kavramın içinin boşalmasına yol açıyor. “Nasıl kurumsal bir yapıya sahip olunur”un cevabı elbette kolay değil çünkü atılacak adımlar çok fazla ve spesifik olacağı gibi bunun cevabı her işletmeye göre değişebilir. Bunu pilot ve örnek projelerle somut bir hale getirmek, bir işletmenin ele alınıp, nereden nereye yol aldığını somut kanıtlarla ortaya koymak, kavramın kafalarda oturmasını sağlayacaktır. Tabi hangi işletme sırlarının böyle ifşa edilmesini göze alır o da ayrı bir tartışma konusu.

Evet amaç kurumsallaşmak ve herkes şirketin bekaası için bunun gerekli olduğunun farkında. Her platformda da bu dile getiriliyor fakat bunun nasıl gerçekleştirileceğine, uygulama aşamasında yapılabilecek hataların nelere malolacağına, bu tarz projelerde dikkate alınması gerekli başlıca prensiplere fazlaca değinilmiyor. Hal böyleyken KOBİ’ler için kurumsallaşmak, dilden dile dolaşan moda bir kavram olmaktan öteye gidemiyor. Bugün birçok şirket sahibi kurumsallaşmaya inanıyor, bu seviyeye ulaşmayı gerçekten istiyor fakat uygulama aşamasında ya yanında bir yardımcı bulamıyor yada yardımcı olabilecekler yetersiz kalıyor.

KOBİ’lerin büyük bir çoğunluğuna baktığımızda çalışan sayısının 50’nin üzerinde olmadığını görüyoruz. Durum böyle olunca şirket ortaklarının, zamanlarının büyük bir kısmını, şirketin yönetiminin yanısıra işin bizzat yapılışında harcadıkları bir gerçek. Oysa kurumsal bir işletmede patronun görevi sadece yönetim ve idaredir. En ufak konularda bile patronun kapısının çalınması ve patronun olmadığı durumlarda ufak tefek bir sürü gecikme ve sorunla karşılaşılması hatta bunların zaman içerisinde bir çığ gibi büyüyerek ciddi dertlere yol açması eminim birçok işletme sahibinin devamlı olarak yaşadığı ömür törpülerinden biri. Uygulama aşamasında dikkat edilmesi gereken ilk konu, üst yönetimin veya patronların, gerekli yeterliliğe sahip çalışanlara yetki ve sorumluluk devri yapmasının, şirketin elden gideceği yönünde anlaşılmamasıdır. En önemli direnç noktalarından biri olarak yetki ve sorumluluk devri çoğu kez patronların gözünü korkutmaktadır. Oysa planlı olarak yapılırsa bu işlemler şirket sahiplerinin üzerinden büyük bir yükü, angarya işleri kaldırmış oluyor.

Her işletmenin bulunduğu düzey aynı değildir. Bu sebeple kurumsallaşma çalışmalarına başlamadan evvel firmanın çok yönlü bir analizinin yapılması, nelere ihtiyaç duyulduğunun belirlenmesi ve bunların öncelik sıralarının planlanması gereklidir. Başka bir işletmeye uygulanan çalışma planı sizin firmanıza uymayabilir. Her firmanın, sektörüyle, çalışma alanıyla ve imkanlarıyla ilgili olarak kendine has spesifik sorunları ve ihtiyaçları vardı. Bunlar gözönüne alınmadan rastgele yapılacak çalışmalar işletmeye çok yönlü zararlar verebilmektedir.

Bugün birçok işletme, kurumsallaşma amacıyla çalışanlarına ve yöneticilerine çeşitli kuruluşlardan veya danışmanlardan eğitimler satın alıyor. Şu acı gerçeği ortaya koymalıyız ki uygulamaya ağırlık verilmezse bu eğitimler işletmelere sanıldığı kadar büyük getiriler sağlamamaktadır. Kurumsallaşma çalışmalarının sadece eğitimden ibaret olduğunu düşünmek ve işin esas müşkülatlı kısmı olan uygulama aşamasından kaçarak eğitimci akademisyenlere veya eğitimci danışmanlara para yağdırmak ile kurumsallaşılamayacağı gerçeğini kabul etmek gerekiyor. İşletmelerin, uzun vadeli çalışmaları göze alabilecek, işin sadece teorik kısmıyla ahkam kesmek yerine kurumsallaşmayı pratiğe dökebilecek yetkinlik sahibi akademisyen veya danışmanlarla çalışması en etkili yol olarak gözükmektedir. Uygulama çalışmaları olmaksızın sadece teorik eğitim faaliyetlerinin yürütüldüğü bir süreçte ne yazık ki harcanan her 1 lira işletme için yatırım kalemi değil sadece gider kalemi olacaktır. Bu sebeple işletme sahiplerinin kurumsallaşmaya ilk adımı atarken izleyecekleri yolu ve yardımcılarını bu bakış açısıyla seçmeleri en doğru yoldur.

Alınabilecek yanlış kararlar, katlanılan maliyetlerin karşılığının alınamamasına yol açıyor. Bundan daha da kötüsü, kaybedilen zaman, firma yönetiminin ve çalışanlarının motivasyonlarında düşüş, kandırılmışlık hissi, inancın yitirilmesi, yanlış bir yönetim altyapısı oluşturularak üst yönetimin verimliliğini artırmaktan ziyade onların birbirine düşmesini sağlayabilecek durumlar, işletme içinde uzlaşmacı havadan ziyade sürtüşmeci bir ortam oluşabilir. Bunun bedeli maddiyata çevrildiğinde ise çok büyük kayıplar olabilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder