Çevre, bir kuruluşun faaliyetlerini içinde yürüttüğü; hava, su, toprak, tabii kaynaklar, bitki topluluğu, (flora), hayvan topluluğu, (fauna), insanlar ve bunlar arasındaki ilişkileri içine alan ortamdır.
Her geçen gün daha da küçülen dünyamızın kaynaklarının sonsuz olmadığı, ürün ve faaliyetlerin çevre etkilerinin yerel ve bölgesel kalmayıp, global olduğu artık tüm dünyada kabul edilmiştir. Bu bilinç çevresel etkilerin yasal uygulamalardan ziyade piyasa kuvvetleri ile kontrol edilmesi ihtiyacını da beraberinde getirmiştir.
Dünyanın her yerinde artan çevre koruması uygulamaları ve kirlilik kaygıları nedeniyle, organizasyonlar üzerinde faaliyetlerinin çevreye etkileri konusunda her geçen gün toplum tarafından geliştirilerek artan bir baskı olmaktadır. Yönetim biçimine ve uygulama prensiplerine çevre koruması faktörünün eklenmesi organizasyonlar açısından yeni bir yaklaşımdır. Zamanla davranış biçimlerinin değişmesi sonucu gelişen çevre bilinci, işletmeleri çevreye duyarlı olmaya zorlamaktadır. Bu zorlamanın sonucunda, çevre yönetim sistemlerine ilişkin uluslararası standartlar olan ISO 14000 işletmelerin gündemine girmiştir.
ISO 14000 ile işletmelerin faaliyetlerinin yok edilmesi veya azaltılması konusu, yani ya işlemler ya çevre ikilemi ortadan kalkmıştır. ISO 14000’in getirdiği standartlar sayesinde temiz bir çevre teşvik edilirken, aynı zamanda iş dünyasının, iş hacminin ve ticaretin de büyümesi amaçlanmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma, küresel kaynakların korunması gibi konuları içeren ve uluslararası bir standartlar serisi olan ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi dünyada ve ülkemizde oldukça önemli bir konuma gelmiştir. Çevre Yönetim Sistemi, bir şirketin toplu yönetim yapısının bir parçasıdır ve ürünlerinin, hizmetlerinin, proseslerinin, kısa veya uzun vadede çevre etkilerini belirlemede bir araçtır.
Günümüzde çevre, kalkınma için hem kaynak hem de sınır olarak görülmektedir. Ülkeler bir yandan kalkınma ve öte yandan da kalkınma için doğal kaynaklarını zorlamak durumundadırlar. Doğal kaynakların istismarı ise çevresel niteliklerin bozulmasını ve çevresel kirliliklere yol açmaktadır. İlk bakışta çevre koruma amacı ile yola çıkanlar ekonomik kalkınmayı reddetmek gibi bir sonuca doğru ilerlemektedirler. Özelikle ulusal geliri düşük ülkeler daha çok kalkınma ve çağdaşlaşmak zorundadırlar. Endüstriyel üretimin geliştirilmesi ve tarımın çağdaşlaştırılması gerekmektedir. Ancak tüm bunlar yapılırken ortaya bir de atıklar sorunu çıkacaktır. Kalkınma ve çevresel atıklar birlikte ele alındığında bir ikilemin doğduğu ve ikilemin giderilmesinin olanaklı olup olmadığı sorunu gündeme gelmektedir. Bu ikilemin çözümü için geliştirilen önerilerden biri "sürdürülebilir kalkınma" kavramıdır. Çevre ve kalkınma kavramları birbirlerini dışlayan değil birbirlerine destek olan kavramladır. Böylece toplumların hem çok gereksinme duydukları kalkınma çabalarını yürütmesinin, hem de çevreyi tahrip etmeden bu amaca ulaşabilmesinin olanaklı olduğu kanıtlanmaktadır.
NEDEN ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ?
* Üretimde çevre ile ilgili noktaların ve çevreye etkilerinin belirlenmesi ve kontrolünü sağlar.
* Uygun ve belirgin bir kalite politikası oluşturur.
* Çevre politika, amaç ve hedeflerinin başarılmasını, çevre yasalarına uyumu sağlar.
* Tüm çalışanların kuruluşun çevre üzerindeki olumsuz etkisini azaltıcı ya da ortadan kaldırıcı yönde davranmasını, güvence altına almak için görev, yetki ve sorumlulukların belirler ve dokümante eder.
* Organizasyonda tüm personelin sorumluluk ve yetkilerini belirleyerek, etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilmesini sağlar.
* İlgili çevre yönetmelik şartlarını belirler.
Çevre konusundaki duyarlılık, ABD ve Avrupa’da başlamış ve son yıllarda diğer ülkeleri de sararak yayılmıştır. Proseslerin tasarım ve değerlendirmelerinde çevre faktörünün göz önüne alınması iki ana nedene dayanır :
Firmanın yerleşik olduğu yörenin toplumsal duyarlılığı ile merkezi ve yerel yönetimlerin yaptırımları,
Firma müşterisinin yaşadığı ülkenin ekonomik-politik yaptırımları.
İlk neden, kalıcı gelişmenin, ancak doğal kaynakların akılcı kullanımı ve atıkların çevre kirlenmesini azaltacak şekilde değerlendirilmesi yollarıyla sağlanabileceği görüşüne dayanmaktadır.
İkinci neden ise, ekonomik ve politik boyutları içermesi sebebiyle, farklılık göstermektedir. Yaptırımların kaynağı siyasi ve ekonomik örgütler de olabilmektedir (Avrupa Topluluğu gibi).
Merkezi ve yerel yönetimlerin çevreye ilişkin düzenlemeleri kalite yönetim sistemleri üzerinde dolaylı bir etkiye sahipken, çevre yönetim sistemleri üzerinde doğrudan etkilidir. Sonuçta çevre yönetim sistemlerinin, farklı ülkelerdeki uygulamaları değişiklikler gösterebilmektedir.
Artık global pazarda var olabilmek insana verilen değer ve saygıyla ölçülmektedir. Tarih boyunca insanlığın tüm uğraşı özünde yaşam kalitesini yükseltmek adına olmuştur.
Bugünün tüketicisi beklenti ve ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasının yanısıra, kendisine yaşadığı çevreye ve dünyasına değer verilmesini, saygı gösterilmesini talep etmekte ve piyasada bunu sorgulamaktadır. Bu gelişmeler kuruluşların çevre ile etkileşimlerini kontrol altında tutabilmelerini ve çevre icraat ve başarılarını sürekli iyileştirebilmelerini sağlayacak yönetim sistemlerine ihtiyaç bulunduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
ÇYS İLE ELDE EDİLEN MALİYET DÜŞÜŞLERİ :
Verimlilik ve performansın arttırılması doğal olarak orta ve uzun vadede maliyetlerin düşmesine yol açmaktadır. ISO 14000 çalışmalarına başlanmasına karar verilmesi aşamasında uygulamanın ek maliyetler getireceği düşünülebilir, ancak kısa vadedeki maliyet artışları, orta ve uzun vadede maliyetlerde oluşan düşüşle rahatlıkla telafi edilebilecektir. Sağlanan maliyet düşüşünün kurum için ekonomik anlamda pozitif etkileri sürekli olacaktır.
Önemli bir maliyet düşürücü etki de, atıkların azaltılması ve bu atıkların zararsız hale getirilmeleri için yapılması gereken harcamaların düşmesidir. Bunun devamı olarak atık yönetiminde kullanılan geri dönüşüm ve yeniden kullanım gibi yöntemler maliyetlerin daha da düşmesine yol açarken verimliliği de arttırmaktadır.
Diğer bir maliyet düşürücü etki de ISO 9000 serisi standartların da öngördüğü gibi bir işin ilk seferde doğru ve tam yapılması, ileride düzeltmelere harcanacak zamandan ve paradan tasarruf edilmesini sağlamaktadır. Etkin bir ÇYS ile bu yaklaşım gerçekleştirilebilir ve dolayısıyla maliyetler düşürülmüş olur.
Maliyet düşüşü gözlenebilecek başlıklar aşağıda sıralanmıştır:
1. Yapılan çalışmalar sonucunda daha az girdi kullanımı ile yapılan faaliyetler sonucunda elde edilen maliyet düşüşleri,
2. Yeniden kullanım ve yeniden değerlendirme ile elde edilen maliyet düşüşleri,
3. Daha az girdi kullanımı sonucunda taşıma maliyetlerindeki düşüşler,
4. Daha az ceza ve yaptırım ile karşılaşılması ile elde edilen maliyet düşüşleri,
5. Daha az risk neticesinde sigorta primlerindeki düşüşler,
6. Daha az hatalı üretimle elde edilen maliyet düşüşleri.
Yukarıda örnek olarak verilen temel başlıklar daha da genişletilebilir. ÇYS çalışmalarının başarı seviyesi iki ayrı parametre ile değerlendirilebilir, bunlardan birincisi çevreye olan etkilerde gözlenen gelişmelerin düzeyi, ikincisi ise bu çalışmalar sonucunda maliyet başlıklarında ve gelir düzeyinde gözlenen gelişmelerin seviyesidir.
ISO 14000 İLE SAĞLANAN FAYDALAR :
ISO 14000 serisi standartların uygulanması ile elde edilecek en önemli kazanç, doğal olarak çevrenin korunmasıdır. Ancak ISO 14000 serisi standartların uygulanmasının, uygulayan kuruluşlar açısından bir çok pratik faydalar getireceği de bir gerçektir. Bu faydalar genel olarak içsel ve dışsal olarak sınıflandırılabilir.
İÇSEL FAYDALAR :
1. Verimliliğin Arttırılması
2. Çevrenin korunması ve Performansın Arttırılması
3. Maliyetlerin Azaltılması, karlılığın arttırılması
4. Takım Anlayışının Geliştirilmesi
5. Azalan Risk ve Kazalar, sigorta maliyetlerinin azalması
6. Etkin bir yönetim sistemi kurulması ve Üst Yönetime Olumlu Etkiler
7. İç Barışın Geliştirilmesi
8. Atıkların azaltılması
9. Prestij kazanılması
DIŞSAL FAYDALAR :
1. Çevrenin Korunması
2. Rekabet Şansının Artması
3. Yasalara ve Yönetmeliklere Uygunluğun İfade Edilmesi, hukuki faydalar
4. Halkla İlişkilerin Geliştirilmesi ve Kamuoyunun Güveninin Kazanılması
5. Finansal Fırsatların Gelişmesi
6. Müşteri ilişkileri ve Pazar payında artış, ihracat için yolun açılması
7. Uluslar arası bir standardın parçası olmak
SONUÇ :
Çevre yönetim sistemlerinin, çevrenin korunması, doğal kaynakların verimli kullanılması ve gelecek nesillere yaşanılır bir çevre bırakılması gibi amaçlara ulaşılması yolunda oynayacakları rol büyüktür. Ancak bunun sağlanabilmesi için çevre yönetim sistemlerinin etkinliğinin arttırılmasına ve yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaların daha da geliştirilmesine gerek vardır.
Gelişmeye açık konuların başında ÇYS’nin küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından kolaylıkla kullanımlarının sağlanması gelmektedir. Çünkü ekonomik güçleri sınırlı olan KOBI’lerin ÇYS oluşturabilmeleri ancak gerekli desteklerin sağlanmasıyla mümkün olabilecektir. KOBI için ÇYS’nin yaygınlaştırılmasına yardımcı olabilecek diğer bir başlık da KOBI’lerin bu faaliyetleri mümkün olan her durumda ve her alanda ortaklaşa yürütmelerini kolaylaştırıcı düzenlemelerin geliştirilmesidir. Bununla hem ÇYS kurma hem de işletme maliyetleri minimize edilebilecektir.
Çevreci faaliyetlerin koordine edilmesi, konuya taraf olan uluslararası kuruluşların, hükümetlerin, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, araştırma kuruluşlarının ve sanayi kuruluşlarının birlikte çalışmaları ve eylem planlarının sistematik bir şekilde düzenlenmesiyle mümkün olabilecektir. Buna kamuoyunun ilgisi, desteği ve yönlendirici etkisi de eklendiğinde gelişme hızı daha da artacaktır.
Belirli bir ölçekten daha büyük kuruluşlarda ve çevre etkilerinin kritik olabileceği sektörlerde belgelenen ve denetlenen bir ÇYS’nin kurulmasının zorunlu hale getirilmesi, çevre ile ilgili risklerin azaltılmasına ve dünya çapında başarı oranının artmasına etkili olabilecek bir öneridir ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kuruluşlar açısından, toplam kalite yönetiminin, çevre yönetiminin ve Avrupa ile ticaret yapmak isteyen kuruluşlar için CE direktiflerine uygunluğun sağlanması gibi faaliyetlerin ayrı ayrı yürütülmesi çeşitli zorluklar yaratmaktadır. Buna karşı alınabilecek bir önlem; yukarıda sayılan bütün çalışmaların ve bunlara ek olarak da işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili düzenlemelerin birleştirilmesini ve tek bir sistemle yürütülmesini içine alan uluslararası bir standart serisinin geliştirilmesidir.
Çevreciliğin bir hobi ve bir lüks olmaktan çıkıp, mantıklı, gerçekçi ve gerekli bir eylem biçimi olarak anılmasının bir uzantısı olan ÇYS’ler ve bunlar için kılavuzluk görevini gören ISO 14000 serisi standartlar dünya çapında geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Böylelikle sanayinin ve doğanın barışık bir şekilde geliştirilmesi sağlanabilir.
Her geçen gün daha da küçülen dünyamızın kaynaklarının sonsuz olmadığı, ürün ve faaliyetlerin çevre etkilerinin yerel ve bölgesel kalmayıp, global olduğu artık tüm dünyada kabul edilmiştir. Bu bilinç çevresel etkilerin yasal uygulamalardan ziyade piyasa kuvvetleri ile kontrol edilmesi ihtiyacını da beraberinde getirmiştir.
Dünyanın her yerinde artan çevre koruması uygulamaları ve kirlilik kaygıları nedeniyle, organizasyonlar üzerinde faaliyetlerinin çevreye etkileri konusunda her geçen gün toplum tarafından geliştirilerek artan bir baskı olmaktadır. Yönetim biçimine ve uygulama prensiplerine çevre koruması faktörünün eklenmesi organizasyonlar açısından yeni bir yaklaşımdır. Zamanla davranış biçimlerinin değişmesi sonucu gelişen çevre bilinci, işletmeleri çevreye duyarlı olmaya zorlamaktadır. Bu zorlamanın sonucunda, çevre yönetim sistemlerine ilişkin uluslararası standartlar olan ISO 14000 işletmelerin gündemine girmiştir.
ISO 14000 ile işletmelerin faaliyetlerinin yok edilmesi veya azaltılması konusu, yani ya işlemler ya çevre ikilemi ortadan kalkmıştır. ISO 14000’in getirdiği standartlar sayesinde temiz bir çevre teşvik edilirken, aynı zamanda iş dünyasının, iş hacminin ve ticaretin de büyümesi amaçlanmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma, küresel kaynakların korunması gibi konuları içeren ve uluslararası bir standartlar serisi olan ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi dünyada ve ülkemizde oldukça önemli bir konuma gelmiştir. Çevre Yönetim Sistemi, bir şirketin toplu yönetim yapısının bir parçasıdır ve ürünlerinin, hizmetlerinin, proseslerinin, kısa veya uzun vadede çevre etkilerini belirlemede bir araçtır.
Günümüzde çevre, kalkınma için hem kaynak hem de sınır olarak görülmektedir. Ülkeler bir yandan kalkınma ve öte yandan da kalkınma için doğal kaynaklarını zorlamak durumundadırlar. Doğal kaynakların istismarı ise çevresel niteliklerin bozulmasını ve çevresel kirliliklere yol açmaktadır. İlk bakışta çevre koruma amacı ile yola çıkanlar ekonomik kalkınmayı reddetmek gibi bir sonuca doğru ilerlemektedirler. Özelikle ulusal geliri düşük ülkeler daha çok kalkınma ve çağdaşlaşmak zorundadırlar. Endüstriyel üretimin geliştirilmesi ve tarımın çağdaşlaştırılması gerekmektedir. Ancak tüm bunlar yapılırken ortaya bir de atıklar sorunu çıkacaktır. Kalkınma ve çevresel atıklar birlikte ele alındığında bir ikilemin doğduğu ve ikilemin giderilmesinin olanaklı olup olmadığı sorunu gündeme gelmektedir. Bu ikilemin çözümü için geliştirilen önerilerden biri "sürdürülebilir kalkınma" kavramıdır. Çevre ve kalkınma kavramları birbirlerini dışlayan değil birbirlerine destek olan kavramladır. Böylece toplumların hem çok gereksinme duydukları kalkınma çabalarını yürütmesinin, hem de çevreyi tahrip etmeden bu amaca ulaşabilmesinin olanaklı olduğu kanıtlanmaktadır.
NEDEN ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ?
* Üretimde çevre ile ilgili noktaların ve çevreye etkilerinin belirlenmesi ve kontrolünü sağlar.
* Uygun ve belirgin bir kalite politikası oluşturur.
* Çevre politika, amaç ve hedeflerinin başarılmasını, çevre yasalarına uyumu sağlar.
* Tüm çalışanların kuruluşun çevre üzerindeki olumsuz etkisini azaltıcı ya da ortadan kaldırıcı yönde davranmasını, güvence altına almak için görev, yetki ve sorumlulukların belirler ve dokümante eder.
* Organizasyonda tüm personelin sorumluluk ve yetkilerini belirleyerek, etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilmesini sağlar.
* İlgili çevre yönetmelik şartlarını belirler.
Çevre konusundaki duyarlılık, ABD ve Avrupa’da başlamış ve son yıllarda diğer ülkeleri de sararak yayılmıştır. Proseslerin tasarım ve değerlendirmelerinde çevre faktörünün göz önüne alınması iki ana nedene dayanır :
Firmanın yerleşik olduğu yörenin toplumsal duyarlılığı ile merkezi ve yerel yönetimlerin yaptırımları,
Firma müşterisinin yaşadığı ülkenin ekonomik-politik yaptırımları.
İlk neden, kalıcı gelişmenin, ancak doğal kaynakların akılcı kullanımı ve atıkların çevre kirlenmesini azaltacak şekilde değerlendirilmesi yollarıyla sağlanabileceği görüşüne dayanmaktadır.
İkinci neden ise, ekonomik ve politik boyutları içermesi sebebiyle, farklılık göstermektedir. Yaptırımların kaynağı siyasi ve ekonomik örgütler de olabilmektedir (Avrupa Topluluğu gibi).
Merkezi ve yerel yönetimlerin çevreye ilişkin düzenlemeleri kalite yönetim sistemleri üzerinde dolaylı bir etkiye sahipken, çevre yönetim sistemleri üzerinde doğrudan etkilidir. Sonuçta çevre yönetim sistemlerinin, farklı ülkelerdeki uygulamaları değişiklikler gösterebilmektedir.
Artık global pazarda var olabilmek insana verilen değer ve saygıyla ölçülmektedir. Tarih boyunca insanlığın tüm uğraşı özünde yaşam kalitesini yükseltmek adına olmuştur.
Bugünün tüketicisi beklenti ve ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasının yanısıra, kendisine yaşadığı çevreye ve dünyasına değer verilmesini, saygı gösterilmesini talep etmekte ve piyasada bunu sorgulamaktadır. Bu gelişmeler kuruluşların çevre ile etkileşimlerini kontrol altında tutabilmelerini ve çevre icraat ve başarılarını sürekli iyileştirebilmelerini sağlayacak yönetim sistemlerine ihtiyaç bulunduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
ÇYS İLE ELDE EDİLEN MALİYET DÜŞÜŞLERİ :
Verimlilik ve performansın arttırılması doğal olarak orta ve uzun vadede maliyetlerin düşmesine yol açmaktadır. ISO 14000 çalışmalarına başlanmasına karar verilmesi aşamasında uygulamanın ek maliyetler getireceği düşünülebilir, ancak kısa vadedeki maliyet artışları, orta ve uzun vadede maliyetlerde oluşan düşüşle rahatlıkla telafi edilebilecektir. Sağlanan maliyet düşüşünün kurum için ekonomik anlamda pozitif etkileri sürekli olacaktır.
Önemli bir maliyet düşürücü etki de, atıkların azaltılması ve bu atıkların zararsız hale getirilmeleri için yapılması gereken harcamaların düşmesidir. Bunun devamı olarak atık yönetiminde kullanılan geri dönüşüm ve yeniden kullanım gibi yöntemler maliyetlerin daha da düşmesine yol açarken verimliliği de arttırmaktadır.
Diğer bir maliyet düşürücü etki de ISO 9000 serisi standartların da öngördüğü gibi bir işin ilk seferde doğru ve tam yapılması, ileride düzeltmelere harcanacak zamandan ve paradan tasarruf edilmesini sağlamaktadır. Etkin bir ÇYS ile bu yaklaşım gerçekleştirilebilir ve dolayısıyla maliyetler düşürülmüş olur.
Maliyet düşüşü gözlenebilecek başlıklar aşağıda sıralanmıştır:
1. Yapılan çalışmalar sonucunda daha az girdi kullanımı ile yapılan faaliyetler sonucunda elde edilen maliyet düşüşleri,
2. Yeniden kullanım ve yeniden değerlendirme ile elde edilen maliyet düşüşleri,
3. Daha az girdi kullanımı sonucunda taşıma maliyetlerindeki düşüşler,
4. Daha az ceza ve yaptırım ile karşılaşılması ile elde edilen maliyet düşüşleri,
5. Daha az risk neticesinde sigorta primlerindeki düşüşler,
6. Daha az hatalı üretimle elde edilen maliyet düşüşleri.
Yukarıda örnek olarak verilen temel başlıklar daha da genişletilebilir. ÇYS çalışmalarının başarı seviyesi iki ayrı parametre ile değerlendirilebilir, bunlardan birincisi çevreye olan etkilerde gözlenen gelişmelerin düzeyi, ikincisi ise bu çalışmalar sonucunda maliyet başlıklarında ve gelir düzeyinde gözlenen gelişmelerin seviyesidir.
ISO 14000 İLE SAĞLANAN FAYDALAR :
ISO 14000 serisi standartların uygulanması ile elde edilecek en önemli kazanç, doğal olarak çevrenin korunmasıdır. Ancak ISO 14000 serisi standartların uygulanmasının, uygulayan kuruluşlar açısından bir çok pratik faydalar getireceği de bir gerçektir. Bu faydalar genel olarak içsel ve dışsal olarak sınıflandırılabilir.
İÇSEL FAYDALAR :
1. Verimliliğin Arttırılması
2. Çevrenin korunması ve Performansın Arttırılması
3. Maliyetlerin Azaltılması, karlılığın arttırılması
4. Takım Anlayışının Geliştirilmesi
5. Azalan Risk ve Kazalar, sigorta maliyetlerinin azalması
6. Etkin bir yönetim sistemi kurulması ve Üst Yönetime Olumlu Etkiler
7. İç Barışın Geliştirilmesi
8. Atıkların azaltılması
9. Prestij kazanılması
DIŞSAL FAYDALAR :
1. Çevrenin Korunması
2. Rekabet Şansının Artması
3. Yasalara ve Yönetmeliklere Uygunluğun İfade Edilmesi, hukuki faydalar
4. Halkla İlişkilerin Geliştirilmesi ve Kamuoyunun Güveninin Kazanılması
5. Finansal Fırsatların Gelişmesi
6. Müşteri ilişkileri ve Pazar payında artış, ihracat için yolun açılması
7. Uluslar arası bir standardın parçası olmak
SONUÇ :
Çevre yönetim sistemlerinin, çevrenin korunması, doğal kaynakların verimli kullanılması ve gelecek nesillere yaşanılır bir çevre bırakılması gibi amaçlara ulaşılması yolunda oynayacakları rol büyüktür. Ancak bunun sağlanabilmesi için çevre yönetim sistemlerinin etkinliğinin arttırılmasına ve yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaların daha da geliştirilmesine gerek vardır.
Gelişmeye açık konuların başında ÇYS’nin küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından kolaylıkla kullanımlarının sağlanması gelmektedir. Çünkü ekonomik güçleri sınırlı olan KOBI’lerin ÇYS oluşturabilmeleri ancak gerekli desteklerin sağlanmasıyla mümkün olabilecektir. KOBI için ÇYS’nin yaygınlaştırılmasına yardımcı olabilecek diğer bir başlık da KOBI’lerin bu faaliyetleri mümkün olan her durumda ve her alanda ortaklaşa yürütmelerini kolaylaştırıcı düzenlemelerin geliştirilmesidir. Bununla hem ÇYS kurma hem de işletme maliyetleri minimize edilebilecektir.
Çevreci faaliyetlerin koordine edilmesi, konuya taraf olan uluslararası kuruluşların, hükümetlerin, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, araştırma kuruluşlarının ve sanayi kuruluşlarının birlikte çalışmaları ve eylem planlarının sistematik bir şekilde düzenlenmesiyle mümkün olabilecektir. Buna kamuoyunun ilgisi, desteği ve yönlendirici etkisi de eklendiğinde gelişme hızı daha da artacaktır.
Belirli bir ölçekten daha büyük kuruluşlarda ve çevre etkilerinin kritik olabileceği sektörlerde belgelenen ve denetlenen bir ÇYS’nin kurulmasının zorunlu hale getirilmesi, çevre ile ilgili risklerin azaltılmasına ve dünya çapında başarı oranının artmasına etkili olabilecek bir öneridir ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kuruluşlar açısından, toplam kalite yönetiminin, çevre yönetiminin ve Avrupa ile ticaret yapmak isteyen kuruluşlar için CE direktiflerine uygunluğun sağlanması gibi faaliyetlerin ayrı ayrı yürütülmesi çeşitli zorluklar yaratmaktadır. Buna karşı alınabilecek bir önlem; yukarıda sayılan bütün çalışmaların ve bunlara ek olarak da işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili düzenlemelerin birleştirilmesini ve tek bir sistemle yürütülmesini içine alan uluslararası bir standart serisinin geliştirilmesidir.
Çevreciliğin bir hobi ve bir lüks olmaktan çıkıp, mantıklı, gerçekçi ve gerekli bir eylem biçimi olarak anılmasının bir uzantısı olan ÇYS’ler ve bunlar için kılavuzluk görevini gören ISO 14000 serisi standartlar dünya çapında geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Böylelikle sanayinin ve doğanın barışık bir şekilde geliştirilmesi sağlanabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder